Bu Blogda Ara

24 Mayıs 2015 Pazar

Gönderilmemiş Mektuplar-1

Hazan*, paçalı künküllü güvercinim...

Bir erkeğin hayatında, hamamdaki bir kör kadar savunmasız, müdafa-i nefsin artık hayal olduğu anlar vardır...

Sen, gölde yürüyen pembe flamingolar gibi gülümseyerek sınıfın balkonuna doğru gelirken; dünyanın durduğunu, hayatın durduğunu, zamanın durduğunu ve buna mukabil başımın döndüğünü, az kalsın balkondan (cumburlop!) aşağı düşeceğimi... elbette ki bilmiyordun. Çok şükür ki kendimi ayakta tutabilmeyi başardım.

İnsanı, cazibe hareket ettirir, mucize ise durdurur derler. O an, büyük bir keramete tanık olan kocakarılar gibi ağzım açık kilitlenmeseydim veya birileri bayılmayacağıma garanti verseydi veya sesimin karga gibi çıkmayacağından emin olsaydım... elbette ki seninle konuşmayı deneyecektim. Sen acımasızca gözlerimin içine içine bakıp, üzerime üzerime gelirken, ben sanki çamaşır suyunda bekletiliyormuş gibi tepkisiz bir şekilde bekledim. (Ne de salağım Allah'ım)

Bana göre ancak ışık yılı ile ifade edilebilecek bu süre zarfında aklımdan bir sürü şey geçiyordu. Bunların hepsini anlatıp kafanı patlatacak değilim Hazan. Bazıları şöyleydi:

1. "doğru yerde, doğru zamanda, doğru kişiyle..." diye başlayan üç bilinmeyenli aşk denklemini çözmüş olmanın mutluluğunu ve gururunu seninle paylaşacaktım. Ama dudaklarını görünce söyleyeceğim her şeyi unuttum.

2. Afrikalı bir kabile büyücüsünün yardımıyla görünmez adam olmuş numarası yapmak. Galiba ben bunu yaptım. Ne yazık ki birçok aşığın başvurduğu yöntem de bu.

3. Balkondan aşağı atlamak. Evet, yanlış duymadın. Sanki yaptığım şey çok normalmiş gibi balkondan aşağı atlayacaktım. Ama hareket edemiyordum, olduğum yerde çakılıp kalmıştım.

4. Biraz ilginç ama o an kendimi Johny Bravo, seni Juniper Lee olarak hayal ettim. (J. Bravo: Çapkın bir çizgi film kahramanı. Juniper Lee: Canavarlarla savaşıp onlara hadlerini bildiren çizgi film yıldızı)

Eminim tüm bu yazdıklarımı okuduktan sonra kayışı kopardığıma kanaat getirip, en yakın akıl hastanesinde tedavi olmam gerektiğini tavsiye edeceksin. Belki de daha ileri gidip cinci hoca tayfasından birilerine görünmem gerektiğini ima edeceksin.
...

Hazan, miss world daimi şampiyonu...
Bana doğru attığın her adım beni şifalı bir sarhoşluğa taşıyor. Bu öyle bir sarhoşluk ki taa üzüm yaratılmadan önceki zamanlardan kalma bir sarhoşluk. 
İlahi bir ışık oyunu gibi sınıfta oradan oraya süzülüyorsun. Allah, ilahi tecelli kavramını daha iyi anlayabilelim diye mi yarattı seni? Bakışların, cennetin kapısında sorulan bilmeceler gibi. Anlamını bir çözebilsem kestirmeden cennete gideceğim, kesin.

Bir erkeğin hayatında (nadiren de olsa) ağzı bir karış olmuş halde şaşırdığı anlar vardır... Kendini Malatya'nın sahibi Elazığ'a ortak sanan bütün kızların havası, sen sınıfa girdiğin an kırlent yastıklar gibi pufluyor! Senin zarafetini ve vücudunun uyumunu gören diğer tüm kızlar, imkansıza ulaşamıyor olmanın verdiği ümitsizlikle, içlerinde saklı tuttukları şişkonun dışarı çıkmasına izin veriyorlar, hem de ağlayarak. Kıskançlık krizi geçiren kızların, sana öfkeyle bakarak tırnak uçlarını nasıl da kemirdiklerini görmeni istemem doğrusu...

Hazan, susamlı bayram şekeri...
Artık biliyorsun, kafamda saçmalıklar hiç eksik olmuyor. Keşke seninle sevgili olduktan sonra çıkma teklif etsem. Biliyorum, çok salakça. Sana açılma düşüncesi bile heyecandan kalbimin teklemesine yetiyor. Kalbim yoyo gibi zıplamaya başlıyor. Bir pot kırarım diye çok korkuyorum. Benim durumumdaki bir arkadaşım, sevdiği kıza "benimle çıkar mısın?" diyeceği yerde dili düğümlenmiş ve "bana çıkar mısın!.." deyivermiş. Arkadaşıma çok gülmüştüm. Aynı şeyin başıma gelmesinden korkuyorum. Böyle şeylerde ben, ürkek atın korkak süvarisiyim galiba.

Saat dörde geliyor. İyice saçmalamaya başladım. En iyisi mektubu burada bitirmek. Öpüyorum göz kapaklarını...


K. Andoni
Yer: N/A
Tarih: N/A


*temsili isim kullanılmıştır. Hazan diye birini tanımıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder